29 Eylül 2014 Pazartesi

Atletico Madrid 4 Sevilla 0 Maçından Çıkarımlar‏

Atletico Madrid adına:

1- Saul sezonun kazançlarından biri, attığı golle özgüveni iyice artacaktır. Simeone Griezmann gibi bir silah varken Saul'e güvenip, formayı veriyor.,

2- Raul Jimenez takıma katılmadan önce Real Madrid taraftarı olduğuna dair attığı tweet'ler yüzünden tepki görüyordu, takıma uyum sağlayamaması, maçlardaki silik performansı nedeniyle tribünlerin tepkisi oldukça artmıştı kendisine karşı. Ama Sevilla maçında sonradan oyuna girdi, golünü attı, gol dışında oldukça istekli gözüktü, hücum varyasyonlarında aktif rol aldı. Jimenez'i 
kazandı Atletico Madrid Sevilla maçında. Costa'sız Atletico Mandzukic'e olduğu kadar Jimenez'e de ihtiyaç duyuyor.

3-Savunma çok iyiydi Sevilla karşısında, nefes bile aldırmadılar. Savunmadan kastım takım savunması. Geride Godin ve Miranda muazzam bir ikili zaten. Tek soru işareti Filipe Luis'in gitmesiyle sol bek pozisyonu. Ansaldi tecrübesiyle çok daha sağlam durdu orada bu maçta Siquiera'ya göre. Yine de Luis artı bir değerdi o pozisyonda, onun katkısını ne Ansaldi ne Siquiera veremez bu yıl.

4- Moya kalede güven vermiyor, Courtois hem güven veriyordu hem de ekstra ( çıkmayacak toplar ) kurtarışlar yapıyordu. Özellikle Şampiyonlar liginde ve ligdeki zor maçlarda, Atletico baskı yerken kalede devleşen bir Courtois çok aranacak. Oblak gelecek için çok iyi bir yatırım ama kulübeden çıkmadı henüz.

5- Arda bildiğimiz gibi, oyunun iki tarafında da vardı.  Biraz daha topa girip, biraz daha hücumda sorumluluk alması bekleniyor Arda'nın. Gol ve asist olarak skora daha çok katkı yapması lazım.

6- Griezmann ne kadar çabuk uyum sağlarsa sisteme, ne kadar çabuk verim verirse Atletico da zirveye o kadar çabuk yerleşir. X factor Griezmann bu takımda, Sociedad'da yaptığı işlere burada da başlarsa Atletico başka bir takım olur. Sonradan girip aldığı penaltı takdirlikti.

Sevilla adına:

1- Geçen yıl da bunu görmüştük ama bu yıl çok daha çarpıcı : Rakitic'siz Sevilla organize olamıyor !

2- Banega bir türlü yapamadığı çıkışı Sevilla'da da yapamayacak gibi. Güçsüz, etkisiz... Ona çok ihtiyaç var halbuki - Rakitic'siz-

3- Sevilla'nın hücum organizasyonu sorunu o kadar çarpıcıydı ki, Atletico 2-0'dan sonra kendi yarı alanında kabul etti maçı, Sevilla etkili akın yapmayı bırakın, 3.bölgeye bile topu taşıyamadı. Ya orta sahada kaybettiler topu ya da ceza sahasına doğru şişirdiler.. O kadar aciz durumdaydılar ki organizasyon konusunda, orta sahadaki serbest vuruşları bile kaleye gönderdiler orta olarak.

4- Organizasyon konusunda Deulofeu'dan ekstra katkı alabilirler. Hem onun performansına, hem de hocanın vereceği sürelere bağlı bu. En önemli gol silahı Bacca da böylece daha faydalı olabilir takımına. Ona pozisyon hazırlanması gerekiyor.. Hazırlayabilecek oyuncular da Suarez, Deulofeu, Banega. 

Son olarak, puan olarak ve güç olarak kağıt üstünde birbirine yakın duran bu 2 takım arasında aslında dağlar kadar fark var oyun olarak. Atletico Madrid oyun olarak kat kat iyi Sevilla'dan, sezon sonu ilk 3'te yeri % 99. Sevilla ise ilk 4 için Valencia ile kapışacak, işi zor.

Bu yazı 29.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

Schalke 04 :2 Borussia Dortmund : 1 Maç Analizi

Ruhr derbisinde haftasonu Schalke 04 ile Borussia Dortmund karşı karşıya geldi. Sezona oldukça fazla puan kaybıyla başlayan iki takımdan Schalke ev sahibi avantajını çok iyi kullanarak, agresif bir başlangıç yaparak ilk 23 dakikada 2-0'ı buldu.

Dortmund 6 eksikle sahadaydı, Aubameyang sağda, ilerde Ramos - Immobile ikilisi vardı. Oyuna sonradan girip skoru değiştirebilecek bir tek Kagawa vardı Dortmund kardosunda, o kadar eksiklerdi ! Hummels geri dönmüştü ama hazır değildi. Subotic ile oluşturdukları kusursuz tandem ikisinin de henüz fizik olarak hazır olmamasından ötürü Cumartesi günü sahada yoktu.

İlk golü duran toptan, ikinci golü de duran topu uzaklaştıramayan Ramos'un bireysel hatası ile yedi Dortmund. 

Oyun Schalke'nin kontrolünde gidiyor, skor daha da büyüyecek gibi gözüküyordu ki 3 dakika sonra Dortmund kontra atağını golle sonuçlandıran Aubameyang çıktı sahneye. 

Golden sonra oyun dengelendi, orta saha mücadelesi şeklinde bitti ilk yarı. Maçın başında yaptığı hatadan sonra Adrian Ramos her geçen dakika daha da büyük oynadı - golün asistini yaptı - . 

İkinci yarıda Dortmund oyunun kontrolünü ele aldı, beraberlik golü için çok bastırdılar. Ramos'un penaltısı verilseydi maç 2-2 bitebilirdi ama Schalke genel olarak Dortmund'un baskısına rağmen pek pozisyon vermedi. Reus, Mkhitaryan gibi yaratıcı oyuncuların yokluğunda kapalı Schalke savunmasını açmakta güçlük çekti Dortmund.

Muhteşem bir atmosfer vardı Cumartesi günü sahada, galibiyete daha fazla ihtiyacı olan Schalke bu yıl 2.galibiyetini ezeli derbide aldı. Geçen yıl Dortmund'u hiç yenemeyen Schalke'de sezona kötü başlangıç ve 2-1'lik skoru koruma dürtüsü nedeniyle ilk yarım saat oynadıkları pozitif futbolu maçın geri kalanında sergileyemediler ama çok ihtiyaçları olan 3 puanı kazandılar Cumartesi günü.

Draxler'siz Schalke'de golleri atan Chupo-Moting ve Matip dışında Uchida, Boateng ( çok koştu yine ) ve Aogo iyi bir maç çıkardılar. Dortmund'da ise ikinci yarıda oyuna hakim olan Dortmund'un oyunu rakip kaleye yıkması ile kaleye arkası dönük santrafor pozisyonunda oynamaya alışkın Ramos bu özelliklerini sahaya çok iyi yansıttı. Hem hava toplarının çoğunu indirdi, hem de Dortmund akınlarında topu çok iyi sakladı vücudunu kullanarak. İlk yarıda yaptığı asist dışında tartışmalı bir penaltı pozisyonunda da baş aktördü Ramos. Ramos dışında Aubameyang hareketli oyunuyla dikkat çekti. 

Dortmund zirveden bir hayli uzaklaştı son haftalardaki puan kayıplarıyla, Schalke zaten zirveden uzaktaydı, 3 puan daha yaklaştı ama Bayern haftayı kayıpsız geçtiği için aradaki puan farkı korunmuş oldu. Eksikleri düzelene kadar ve sakatlıktan çıkan oyuncuları form tutana kadar zor maç kazanan ve muhtemel kayıplarıyla yoluna devam edecek bir Dortmund izleyeceğiz önümüzdeki günlerde. Bu maçın Dortmund adına kazancı Adrian Ramos oldu. Yeni transfer, Immobile kadar süre alamamış, uyum sağlayamamıştı takıma Schalke maçına kadar ama o maçla birlikte formayı alıp, eksik Dortmund'u minimum kayıpla bu dönemden çıkarması beklenebilir.


Bu yazı 29.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

26 Eylül 2014 Cuma

Valencia yeniden zirvede !

10 yıl önce La Liga'da 3 yıl içerisindeki 2.şampiyonluğuna ulaşmıştı Valencia Rafa Benitez önderliğinde. ( 2004 UEFA Şampiyonluğu da var )
O yıllarda Avrupa'nın en iyi takım savunmasına sahip olan Valencia, Pablo Aimar'ın orkestra şefliğinde, Baraja'nın liderliğinde Vicente, Mista, Angulo, Albelda, Ayala, Canizares'li kadro ile zaferlere yürümüş, Deportivo La Coruna ile birlikte 2000'li yılların başlarında La Liga'da Barça , Real hegamonyasını kırmışlardı.

Real Madrid B takımı, Extramadura, Osasuna, Tenerife gibi mütevazi takımları çalıştırmış Benitez Valencia ile birlikte kariyerinin zirvesine çıkmıştı o yıllarda.

Şimdi Rio Ave'deki 2 yıllık deneyimi ile Valencia'ya gelen, bir başka Cinderella hikayesine imza atmaya hazırlanan Nuno Espirito Santos var takımın başında ve 5 hafta sonunda Valencia La Liga'da lider.

2005-2007 arasında Quique Sanchez Flores ile İspanya'da çok iyi futbol oynayıp, David Silva, David Villa, Raul Albiol gibi yeni yıldızlarla bir kez daha şampiyonluğa yürüme şansı vardı Valencia'nın. Ama o yıllarda takımın yaşadığı finansal kriz, Barcelona ve Real Madrid'in diğer rakiplerine göre iyice güçlenmesi ve ilk 2'nin neredeyse bir hayal olması nedeniyle yıldızlar teker teker satıldı ve daha mütevazi kadrolarla La Liga'da oynamaya devam etti Valencia son birkaç yıldır. Villa, Silva'lı kadro bir şampiyonlukla başarısını bir şampiyonlukla taçlandıramadan dağıldı. 

Benitez gibi Flores de Valencia ile kariyerinde zirve yapmıştı, sıra Nuno'da mı ? 

Paco Alcacer, Sofiane Feghouli, Gaya, Piatti, Dani Parejo, Rodrigo gibi genç yıldızlarla zirveye yürüdü 5 haftada Valencia. Kontrollü bir oyun, sıkı savunma ve hızlı hücumlarla rakipleri geçti Valencia. 

Valencia 10 yıl önce takımı başarıya koşturan futbol felsefesini yeniden benimsemiş durumda. 5 maçta kalesinde yanlızca 2 gol gördü Diego Alves. Paco Alcacer attığı gollerle yıldızlaştı, İspanya Milli takımının direk santraforu olarak oynamaya başladı. Takıma kiralık olarak gelen Alvaro Negredo, Benfica'lı Rodrigo gibi isimler Feghouli , Pareja ve Piatti ile birlikte takımın hücum gücündeki önemli isimler. Valencia rakip kaleye, ani ve çabuk gidiyor. Pablo, Vicente, Silva, Villa'lı kadro gibi sonuca çabuk gidiyor bu Valencia kadrosu da.

Son şampiyonluğun üzerinden 10 yıl geçti ama Valencia için gelecek parlak gözüküyor. Real Madrid, Atletico Madrid ve Barcelona arasından çıkıp sezonu şampiyon bitirmeleri çok düşük bir ihtimal belki ama futbolun doğrularını yaptığı sürece Nuno ve öğrencileri için olumlu anlamda beklenmedik bir finiş görebiliriz.

Geçen yıl Atletico yaptı, bu yıl neden Valencia yapmasın ?

Bu yazı 26.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

25 Eylül 2014 Perşembe

Salih'in Yolu

Şu anda dünyanın en iyi savunma oyuncularından biri olarak kabul edilen Mats Hummels Bayern Münih altyapısından çıktı. 1 yıl kiralık olarak verildiği Borussia Dortmund'a daha sonra satıldı ve hem Dortmund'da hem de Almanya milli takımında her geçen yıl daha da büyüdü Hummels. 

Philipp Lahmd da Bayern Münih altyapısından çıktı, o da 2 yıl kiralık oynadı Stuttgart'ta. Hummels'in aksine o Bayern Münih'te kaldı ve dünyanın iyi kanat beklerinden biri olarak son 10 yıldır hizmet veriyor takımına.

Dünyanın önde gelen takımları Lahm ve Hummels gibi, altyapıdan veya transferle takıma kazandırılan, yaşı genç, gelecek gördüğü birçok oyuncuyu çeşitli sebeplerden ötürü - oyuncunun yeteri kadar iyi olmaması, oyuncunun gelişimini tamamlaması için başka bir takıma göndermek, teknik direktörün takımda o oyuncuyu düşünmemesi, oyuncunun oynadığı bölgede rekabetin yoğun olmasından dolayı forma şansı bulamayacağı - diğer takımlara kiralıyorlar. Kimisi Lahm gibi kendi takımına dönerken, kimisi ise başka bir takımda yolculuğuna devam edip kendi hikayesini yazıyor.

Arda Turan Lahm örneğinde olduğu gibi kendi takımına dönüp büyüyenlerden, Olcan Adın ise Arda'nın aksine, başka bir takıma transfer olup orada kendi hikayesini yazanlardan.

Bu işte kesin bir doğru yok. Diego Costa Atletico'da forma şansı bulamadığı için sırasıyla Braga, Celta ve Albacete'ye kiralandı. Sonrasında geri alma opsiyonuyla Valladolid'e satıldı. Atletico'ya daha güçlü dönen Diego Costa dünyanın sayılı santraforlarından biri oldu geçtiğimiz yol gösterdiği performansla. 

Thibaut Courtois 3 yıl boyunca Atletico Madrid'de kiralıp oynayıp dünyanın en iyi kalecilerinden biri olduğunu ispat ettikten sonra Chelsea'ye döndü ve formayı kaptı.

Romelu Lukaku ise 2 yıllık kiralama döneminin ardından Chelsea'de ilk 11'de forma şansı bulamayacağını düşünerek takımdan ayrıldı. O da kendi hikayesini başka yerde yazanlardan.

Salih Uçan'ın hikayesi nasıl olacak peki ? Aykut Kocaman'ın verdiği şansın yarısını vermedi Ersun Yanal. Hem o bölge kalabalıktı, hem de Ersun Yanal tercih etmedi onu. Salih'in oynayabileceği bir takıma tercihen - Fenerbahçe'nin tercihi - kiralık gitmesi gerekiyordu ve Roma'ya gitti. Roma'da ise Fenerbahçe'den çok daha yoğun rekabet var. Miralem Pjanic, Daniele De Rossi, Kevin Strootman,Seydou Keita gibi dünyanın önde gelen oyuncuları oynuyor Salih'in bölgesinde. Roma hem Şampiyonluk iddiası hem de Şampiyonlar liginde iyi işler yapma iddiası olan bir takım. Dolayısıyla Salih'e henüz bir şans gelmedi. Hiç dakika alamadı Salih Eylül ayı biterken. Önümüzdeki maçlarda süre alır mı bilinmez ama Fenerbahçe keşke Salih'i geçen yıl dahil olmak üzere Süper Toto Süper Lig'de oynayan bir takıma kiralasaydı. Hem Süper Lig tecrübesi hem de maç pratiği kazanacaktı Salih. Ayrıca göstereceği üstün performans göze çarpacak, baştaki teknik direktör gelecek yıl Salih'e takımda yer açmak için kendini baskı altında hissedecekti. 

Dileğim o ki bu hikayenin sonu hem Salih için hem de Türk milli takımı için kazançlı bitsin. 2 yıl sonra, bu dönem boyunca Roma'da kenarda oturarak, saha dışı tecrübeler dışında pek birşey kazanmamış Salih'i görmek istemem. Burada da kenarda oturup, yüksek profilli oyuncuların arasında tecrübe kazanıyordu. Salih'in oynama devri çoktan geldi de geçiyor bile...

Bu yazı 25.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

24 Eylül 2014 Çarşamba

3 maçta 18 gol. Real Madrid düzlüğe çıktı mı ?‏

Bence çıkmadı. Basel, Deportivo ve Elche Real Madrid'e rakip olabilecek takımlar değiller. 

Bu maçlardaki hakem ve kaleci hataları her ne kadar Real'in kaliteli ayaklarının becerileri de olsa atılan 18 golde yadsınamayacak faktörler.

Dün geceki Elche maçındaki uydurma penaltılar ( her iki takım için de ) ve Elche kalecisinin ilk goldeki bariz hatası, 2-0 bitecek maçın 5-1 bitmesine neden oldu mesela.

Real Madrid'in orta sahayı James Rodriguez, Modriç ve Kroos ile tutamayacağını daha önce yazmıştım. Sociedad ve Atletico maçlarında orta sahayı kaybetti Real Madrid, hüsranla bitti o maçlar. Ancelotti bunu görmüş olacak ki hemen oraya Illarramendi'yi monte etti. Orta sahada bir adam fazla oynadı son 2 maçta Real Madrid. Isco da sıklıkla görev almaya başladı sezon başına kıyasla. Basel maçında Kroos, James ve Modric ile oynadı Ancelotti ama o maçtan sonra bu oyunculara ilave bir adamla oynadı orta sahada ( Modric yerine dün Isco vardı sahada ayrıca ) 

Kim kesildi takımdan peki bunlar olurken ? Karim Benzema. Sonradan oyuna giren oyuncu da son iki maçta Benzema yerine Javier Hernandez oldu, Benzema değil.

Benzema çok iyi bir dünya kupası geçirdi ama formsuz başladı sezona. Sezon içerisinde formasını tekrar alacaktır ama burada sorulacak soru şu: Benzema tekrar kadroya girdiği zaman kim kesilecek ? Orta saha tekrar üçlü olacak Benzema geldiğinde çünkü Ronaldo ve Bale kadroda mutlaka yer bulacak. Bu da James-Kroos-Modric üçlüsünden birininin kulübeye gitmesi demek oluyor veya Ancelotti'nin orta sahada yaptığı +1'lik hamleyi çöpe atması anlamına geliyor - en başa dönüş - .

Real Madrid 4-4-2 , 4-5-1, kimi zaman da 4-2-3-1 gibi diziliyor sahada. Bale ve Ronaldo en uçta son 2 maçtır. Yanlız onlar en uçta oynarken kanatlarda bir verimsizlik gözleniyor. Kanatlardan içeri girip terör estiren bu ikili yokken Real Madrid hücumları daha çok bu ikisinin bireysel hücumlarına ve gol vuruşlarındaki becerilerine kalıyor. Kroos ve James arkadan koşular yapıyorlar ceza sahası içine ama kanatlardan getirilen top sayısında önemli bir düşüş var. Ligin önemli takımlarına karşı savunmayı açmakta bu açıdan zorlanabilir tekrar Real Madrid.

Dün Ronaldo sahnedeydi, Bale da ona eşlik etti Deportivo maçında olduğu gibi. 

Soru : Bale ve Ronaldo gibi silahları kapalı savunmanın arasında - daha güçlü takımlara karşı - oynatarak onların verimini düşürmez misin ? Kanatlarda bu oyuncular oynamayacağı için oradan rakibi nasıl açacaksın ? 

Cevap : Bekleyip göreceğiz. Son 3 maçta 18 gol var ama bu maçlara daha dikkatli bakmak lazım, Real Madrid'de çözüm tam anlamıyla bulunamadı, haftasonu oynanacak olan Villareal maçını dikkatli bir şekilde izlemek lazım.

Bu yazı 24.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

Pep Guardiola'dan Enteresan Rötuşlar - Bayern Münih 4 Paderborn 0 -

Dün Bundesliga'nın 4 maç sonunda gol averajıyla zirvesinde bulunan Paderborn Bayern Münih'e misafir oldu. Ligin sürpriz takımı Paderborn Allianz Arena'ya lider olarak sahaya çıktı ama iki takımın arasındaki güç farkı çok çabuk ortaya çıktı ve 14.dakikada 2-0 oldu maç Bayern lehine.

Pep Guardiola'nın bazıları tarafından çok eleştirilen, bazıları tarafından da beğenilen P.Lahm'ı orta saha oynatma tercihine başka ilginç tercihler de eklendi bu maçta. Orta sahanın ortasında genelde görev yapan Rode savunmanın sağında, ikinci yarıda Boateng'in yerine oyuna giren sağ bek Rafinha da savunmanın ortasında oynadı. 4-2-3-1 gibi bir dizilişle sahaya çıktı Bayern. Robben Müller Götze Lewandowski'nin arkasında, Xabi Alonso ve Lahm da orta sahanın ortasında yer aldı. Barcelona'daki sisteme yakın bir sistemle oynadılar, maç boyu, özellikle ilk yarıda topu domine edip, rakip yarı sahada kısa paslarla rakibi açmaya çalıştı Bayern.

Bayern forması ile sadece 1 golü olan Lewandowski basında eleştiriler alıyordu, attığı golle bir nebze bunları azaltabilir Lewandowski. Mandzukic'e benzer özelliklere sahip Lewandowski Mandzukic'e oranla daha az pres yapan, daha az atletik ama gol vuruşları daha iyi olan, golü daha iyi koklayan bir oyuncu. Pep'in sistemine uymadığını ve oynadığı futboldan zevk almadığını söyleyen Mandzukic yazın takımdan ayrılmıştı Lewandowski'nin gelişiyle. Lewa Dortmund'daki verimli oyununu buraya aynen taşıyamayabilir zira oynadığı sistem farklı bir sistem. Pivot santrafor özellikli Lewa, zamanında Ibrahimovic ile bu deneyi yapan ve başarısız olan Pep'li Barcelona düşünüldüğü zaman sisteme ne kadar uyuyor tartışmaya açık bir konu bu.

Şahsen Lewandowski için B.Dortmund'un daha doğru bir takım olduğunu düşünüyorum ama eleştiriler yersiz çünkü Lewandowski sahada kötü bir oyun oynamıyor. Ribery de takıma katıldıktan sonra çok daha etkili olacaktır Lewa, Robben ve Ribery'nin kanatlardan getirdiği toplar, Müller'in yaptığı koşular düşünüldüğü zaman çok daha fazla gol pozisyonuna girip gol bulacak Lewandowski sezon ilerledikçe.

Önceki maçlara göre daha derli toplu görünen Bayern maçın mutlak hakimi olduğu için Pep de ikinci yarıda savunmanın ortasına Rafinha'yı koymayı tercih etti. M.City maçında orta sahanın ortasına kayan Alaba'nın orada ne kadar etkili olduğunu gördükten sonra bir gün Guardiola Bernat'ı sol beke çekip Alaba'yı orta sahada daha sık değerlendirmeyi düşünür mü merak ediyorum. Hücuma bekten verdiği katkılar çok önemli Alaba'nın ama orta saha özelliklerine sahip, o bölgede de çok önemli katkılar yapabilen bir isim Avusturya milli takımında orta saha oynayan Alaba. Özellikle Schweinsteiger iyileşene kadar Alaba'yı orada düşünebilir mi Pep Guardiola bazı maçlarda, bekleyip göreceğiz.

Bu arada Schweinsteiger'in dönmesi ile Lahm'ın yeniden beke dönmesini bekliyorum. Dünkü maç özelinde ise Rode orada verilen görevi tatmin edici bir şekilde yaptı. 

Bayern Münih yavaş yavaş forma girmeye başlıyor, Pep'in enteresan rötuşları da devam ediyor.

Bu yazı 24.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

22 Eylül 2014 Pazartesi

Wolfsburg 4 Leverkusen 1


01:08'de atılan gol Dünya kupasında İngiltere Urugay maçında, Uruguay'a galibiyeti getiren golü atan Luis Suarez'in golünün karbon kopyası adeta.



Kale vuruşundan gol olmuyor direk belki ama bu tip pozisyonlar futbolda sıkça yaşanıyor. Özellikle topa çıkan adamın topu sektireceğini düşünüp arkada derinlik yapmayan savunma oyuncularının hatası bu tip goller. Kale vuruşunu karşılamak için topa çıkan savunmacı tabi ki rakibe vurdurtmamalı ama arkada yerini alamayan savunma oyuncuları asıl problem bu tip pozisyonlarda. Bedavadan karşı karşıya bırakıyorsun rakibi, Drmic de cezayı kesti haftasonu.

Maça gelirsek:

Maç aslında 7. dakikada Donati'nin aptalca yaptığı penaltı ve takımını 10 kişi bırakmasıyla başladığı gibi bitti. Maça hem 1-0 mağlup başladı Leverkusen, hem de neredeyse koca 90 dakikayı 10 kişi oynadı Wolfsburg deplasmanında. 

Wolfsburg 3 maçta 2 beraberlik, 1 mağlubiyetle başladı lige, hafta içi Everton'dan 4 yedi. Bu kadar istekli bir Wolfsburg'a karşı 7.dakikada maça büyük bir dezavantajla başlamak intihara eş değerdi ki öyle oldu. Drmic ile attığı sürpriz gole kadar pek etkili olamamıştı Leverkusen, golden sonra ikinciyi bulabilselerdi, kapanıp en azından bir beraberlik koparabilirlerdi ama olmadı.

Maçın adamı Ricardo Rodriguez soldan muhteşem taşıdı 2.golde, kafasına attı topu Vieirinha'nın,

İkinci yarıda yine adrese teslim bir orta , bu sefer korner ve ortayı yapan De Bruyne, düzgün bir vole maçın adamı Rodriguez'den, skor 3-1. Maç çözülüyor, oyuna giren Hunt 4'lüyor.

Hakan ve arkadaşları son iki Bundesliga maçından 1 puan, hafta içinde oynanan Şampiyonlar ligi maçından da 1 puanla ayrılarak bu kötü haftayı tamamlıyor.

21 Eylül 2014 Pazar

Fenerbahçe'nin ( var olmayan ) Gelecek Planı‏

UEFA'dan gelen iki yıllık Avrupa kupalarına katılamama cezası Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe için büyük bir fırsattı aslında o zaman için. Birkaç ay önce Avrupa Liginde yarı final oynamış bir takımın önümüzdeki iki yıl boyunca Avrupa kupalarında yer alamaması kulübü hem maddi  hem de manevi ( prestij, imaj, marka değeri ) olarak zararlara uğratacaktı ama büyük bir fırsat vardı Aziz Yıldırım'ın elinde.

İki yıl boyunca takımın konsantrasyonu sadece yerel kupalara olacaktı ve Fenerbahçe'nin değişen yabancı kuralına da adaptasyon sağlayarak, bu iki yıl içerisinde, makine gibi işleyen, şampiyon bir takım yaratıp, Avrupa kupalarına ' hazır' bir ekiple çıkacaktı cezası bittiğinde. Bu çok önemli bir fırsattı, dezavantajlı konumdan avantajlı konuma geçmek için yapılması gerekendi. Negatiflikleri fırsata dönüştürebilmek büyük liderlerin işidir. Ama Fenerbahçe bu fırsatı kullanamadı, hatta büyük ihtimalle farkında bile değildi Yönetim bu fırsatın. 

Neler olduğunu hepimiz biliyoruz sonrasında. Ersun Yanal şu anda Fenerbahçe'nin başında değil, 4. yıldızı Galatasaray'dan önce takmak herşeyden daha önde geliyor ve bu doğrultuda başkan ipleri eline alıp tek patron olmayı tercih etti. ( Perde arkasında zaten tek patrondu ama artık perde önünde de tek patron benim mesajı verdi İsmail Kartal'ı göreve atayarak ) 

Yeniden yapılanmak için, cezadan daha güçlü bir Fenerbahçe olarak Avrupa sahnesine çıkmak için muazzam bir fırsat vardı Fenerbahçe'nin elinde. Aziz Yıldırım ve yönetim yok etti bu fırsatı. 

Soruyorum ; Fenerbahçe'nin gelecek planı ne ?

- 2 yıl sonra nerede olmayı planlıyor Fenerbahçe ? Ya 3 yıl sonra ? 5 yıl ? Bu planları yapmıyorsa kulübü yönetenler, vizyona sahip değil demektir.

Aslında planı belli Fenerbahçe yönetiminin : Galatasaray'ı geçip, 4.yıldızı takmak. Sonra ? Yine şampiyonluk ve yine şampiyonluk. Kadronun ve teknik direktörün geleceği ? Meçhul. 

İsmail Kartal ile Fenerbahçe'nin almak istediği yol nedir ? Oynamak istediği oyun, kurmak istediği takım nedir ? Cevapları yok bu soruların, çünkü İsmail Kartal ile yapılmak istenen, öyle ya da böyle, şu ana kadar izlediğimiz sıkıcı, sonuca dayalı, ittire ittire alınan galibiyetlerle bir şekilde şampiyon olmak isteniyor. Bu vizyonu ( vizyonsuzluğu ) başkan Aziz Yıldırım belirledi. 

C.Daum ile üst üste 3.şampiyonluğa koşarken yaşanan Denizli faciası ile sil baştan yaptı Aziz Yıldırım 2006'da. Orada da bir fırsat vardı, rakiplerin ekonomik durumu ve şartları Fenerbahçe kadar iyi değildi ve Fenerbahçe'nin oluşturduğu genç ve yetenekli kadro ile, maddi imkanlarla gelecek 5 seneye damga vurması bekleniyordu. 3. yılda kaybedilen bir şampiyonluk ile sil baştan oldu, o fırsat kaçtı. Ersun Yanal ile geleceğin Fenerbahçe'sini oluşturma fırsatı vardı, Avrupa'ya daha güçlü gitme fırsatı.. O da kaçtı.

Anlık başarı ve başarısızlıklarla kısır döngü içerisinde yönetiliyor Fenerbahçe. Kulüp tarihinin en uzun dönem görev yapan başkanı olarak tarihe geçen Aziz Yıldırım'ın insiyatifi ile değil, bir plan dahilinde hareket etmeli Fenerbahçe eğer önümüzdeki yılları belirsizlik içinde geçirmek istemiyorsa .

Bu yazı 22.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

18 Eylül 2014 Perşembe

Selçuk & Burak'ın yuhalanması ve Türkiye'deki kanıksanmış yanlışlar üzerine‏

Galatasaray Anderlecht maçında tepki gören Selçuk İnan ve Burak Yılmaz'ı konuşuyoruz son birkaç gündür.

Her iki oyuncu da bir süredir şimşekleri çekiyordu. Selçuk geçen yıldan kalan kötü performansı yüzünden, Burak da ilk yıllardaki başarısını son yıllarda göstermemesinden ve kaçırdığı gollerden ötürü Galatasaray taraftarının hedefi haline geldi.

Bu konu ile bağlantılı olarak futbola bakış açımızdaki kanıksanmış yanlışları dile getirmek istiyorum:

1- Bir futbolcu kötü performans verebilir, kötü performans verdiği zaman suçlanacak olan kişi kendisi değil, teknik direktördür. Çünkü ona formayı veren o'dur. Düşük performanslı bir oyuncuyu takımda tutarak takımın performansının aşağı çekilmesine sebep olan teknik direktör ilk suçlanacak kişidir eğer biri suçlanacaksa.

2- Bir futbolcu ıslıklandığı zaman daha iyi oynamaz, aksine morali düşer ve konsantrasyonu kaybolur = Kötü performansına devam eder, oyuncudan gelecekte alacağın verimi de alamazsın ( bu protesto sürekli tekrarlanırsa ) 

3- Futbolcu profesyoneldir, istediği zaman takımdan gidebilir, senin takımında oynadığı süre içerisinde o oyuncudan maksimum verim almak senin yararınadır. Kaliteli bir oyuncu, takıma katkı veren bir oyuncu ise, onu yeniden kazanmak adına ona moral versen kazançlı çıkarsın, ıslıklayıp küfür edersen zararlı çıkarsın. Örnek: Moralli, iyi bir Selçuk ve Burak Galatasaray'ın gücünü artırır ama sürekli protesto yiyen Selçuk ve Burak takımdan uzaklaşır, onların kalitesinde 2 oyuncu daha transfer etmen gerekir. Kadro içerisinde Türk pasaportlu, onlar kadar kaliteli, potansiyelli oyuncuların yoksa Selçuk ve Burak'ı uzaklaştırmak sana külliyen zarar verir.

4-Bir futbol takımının başarı ve başarısızlığı HİÇBİR ZAMAN tek bir faktöre bağlı değildir. Bireysel hata ile kaybettiğin 1-2 maç dışında, genel başarısızlık, kötü oyun birçok faktöre bağlıdır, tek bir oyuncu veya teknik direktör günah keçisi ilan edilmemeli.  Örn: Selçuk&Burak'ı günah keçisi ilan ederek, diğer kötü performans sergileyen oyuncuları es geçip, onları korumuş oluyorsun. 

5-Yeni bir teknik direktörün başarı veya başarısız olarak adlandırılması için en az sezonun yarısında, ideal olarak 1.5 yıl takımın başında olması gerekir. Elindeki oyuncuların kalitesi ve yapısına uygun bir sistem bulana kadar geçen süre, takıma gerekli olan takviyeleri belirlemesi için geçen süre, ülkedeki futbol şartlarını anlayıp kendi avantajına yönelik bu şartları kullanabilmesi için geçecek süre ve daha birçok faktör...


Sadece Burak & Selçuk veya Galatasaray özelinde değil tüm Türk takımları için geçerli bu yazdıklarım ! Yıllarca Elvir Bolic'i, Selçuk Şahin'i yuhalayarak hiç birşey kazanmadı Fenerbahçe, Çağdaş Atan'ı, Youla'yı, İbrahim Üzülmez'i zamanında yuhalayarak hiçbir şey kazanmadı Beşiktaş. Selçuk Şahin hala Fenerbahçe'de ve öyle ya da böyle katkı veriyor. 2 maç bile katkı verse yılda, katkıdır. Önemli olan takımın başarısı ise, sana faydalı olacak futbolcuları kaybetmek için değil kazanmak için hareket etmelisin. Kim ? Futbol taraftarları...

Bu yazı 18.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

17 Eylül 2014 Çarşamba

Ölüm grubunda ilk Kurşun Bayern'den‏

Geçen yıl Şampiyonlar liginde aynı grupta yer alan Bayern Münih ve Manchester City diğer rakipleri CSKA Moskova ve Viktoria Plzen'i rahatça saf dışı edip birincilik mücadelesine girişmişlerdi. Pellegrini'nin son maçta Bayern Münih deplasmanında 3-2 önde olan takımına bir gol daha atarak birinciliği elde etmek yerine oyunu rölantiye almalarını söylemesi - ve işin kötü tarafı maç sonunda bir gol daha atsalar grubu birinci bitireceklerini bilmediğini itiraf etmesi - ve grubu 2.bitirip 2.turda Barcelona ile eşleşerek kupaya bir kez daha erken veda etmesi nedeniyle çok eleştiri almıştı Pellegrini. Barcelona maçlarındaki Manchester City'nin pasif görüntüsü çok eleştirilmiş, lig şampiyonluğu gelene kadar eleştiriler devam etmişti.

Bu yıl Manchester City hedefi Şampiyonlar Liginde Şampiyonluk olarak belirledi ama önce gruptan çıkmaları gerekiyor !  Zira CSKA Moskova ile birlikte bu yıl Plzen'in yerine güçlü Roma var grupta.

Geçen yılki, bol gollü, açık futbollu Bayern Münih - Manchester City maçlarını bu sene göremeyeceğiz, dün de göremedik.

Roma'nın varlığı iki takımı da tedbirli bir futbola itti. Alınacak bir puanın bile önemli olduğu bu grupta ilk kurşun Bayern Münih'ten geldi. 0-0 bitecek gibi gözüken maçın son dakikalarında etkili bir oyun sergileyen Bayern 89'da Boateng ile bir galibiyetten daha fazlasını aldı.

Gerçeği söylemek gerekirse Robben ve Ribery'siz Bayern tad vermiyor. Kanatlarda terör estiren bu ikili dün gece yoktu, ayrıca orta sahada Schweinsteiger de görev alamadı. 

Yeni transfer Benatia Boateng ile birlikte savunma tandemini oluştururken, sol bek pozisyonunda başlayan Alaba maç içerisinde sol kanada ve orta sahanın ortasına kaydı. Onun yerini orta saha üçlüsünde başlayan Bernat aldı. Sağ bekte Rafinha oynarken, orta sahada Lahm, Xabi Alonso ve Bernat'lı bir üçlü vardı sahada. Lahm sağa, Bernat da sola kaydı zaman zaman ama genelde üçlü olarak dizildiler. City'nin pek hücum niyeti olmadığını görmesinin ardından Guardiola Alaba'yı da orta sahaya gönderdi, Xabi Alonso zaman zaman savunmanın arasına girip orayı üçledi. İleri üçlüde ise en uçta Lewandowski, arkasında Müller ve Götze vardı. Götze sola, Müller sağa deplase oldu maç boyunca sıkça. 

Manchester City ise kanat beklerinde değişiklik yapıp Sagna ve Clichy ile başladı, göbekte Demichelis ve kaptan Kompany, orta sahada sakat olan yeni transfer Fernando'nun yerine Fernandinho ve Yaya Toure. Kanatlarda Nasri ve Jesus Navas, ilerde ise klasik olarak Dzeko ve arkasında David Silva yer aldı. Oyunu geri planda kabul edip, Navas ile ani çıkmayı düşündü City ama maç boyunca hiç gerçekleşmedi bu neredeyse. Silva ve Dzeko ile etkili oldu birkaç pozisyon haricinde City genel olarak beraberliğe razıydı.

Maçın hemen başında Müller'in kaleciyi geçip boş kaleye atamadığı gol maçın en önemli pozisyonuydu. Bayern 1-0 öne geçse orada maç çok daha yüksek skorlu olabilirdi. Robben ve Ribery'siz savunmayı açmakta zorlandı Bayern. Alaba orta sahanın en etkili oyuncularından biriydi, Avusturya milli takımında oynadığı yerde oynadı genel olarak ve etkili bir oyun sergiledi, özellikle ilk yarıda.

Sezon başından beri şans verdiği ama pek verim alamadığı Shaqiri'yi bu sefer düşünmedi Pep Guardiola, kenarda maçı izledi Shaqiri bir dakika bile oynamadan. Maç 0-0 bitecek gibi gözükürken, Robben'in girişi ile hareketlendi Bayern, son dakikalardaki baskının ödülünü de 89'da aldılar. Götze'nin kafasına çarpıp ivme kazanmasa o topu belki de Hart çıkaracaktı ama altın çocuk Götze'nin istem dışı hamlesi golü getirdi. Boateng'in gol vuruşu güzeldi ama golden 3,4 dakika önce vurduğu şut ondan da güzel bir şuttu, Hart çok iyi çıkarmıştı onu.

Roma Cska'yı darmadağın ederken Bayern de içerde 3 puan ile başladı. Avantaj Bayern ! Bu üç takımın aralarında oynayacağı maçlar gruptan çıkacak takımları belirlemede çok önemli olacak. Cska etkisiz görüntüsü ile bu üç devden puan alamadan kapatabilir kupayı.

1 puanın bile önemli olacağı bu grupta bunun bilincinde sahaya çıkan ve 89 dakika istediğini alan Manchester City gruba dezavantajlı bir başlangıç yapmış oldu son dakikadaki golle. 

Bu yıl Şampiyonlar liginde final hedefleyen Manchester City Aralık ayında Avrupa Ligi'nin yolunu tutabilir. Ölüm grubunda avantaj Bayern ve hata yapmayan Roma'nın.

Bu yazı 18.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

Borussia Dortmund:2 Arsenal:0 Maç Değerlendirmesi‏

Savunmanın en önemli ismi Mats Hummels, orta sahanın en önemli ismi İlkay Gündoğan, hücum organizasyonundaki en önemli isim Marco Reus, Nuri Şahin ve Lukasz Piszczek Borussia Dortmund'un dünkü maçta çok önemli eksikleriydi ama onların eksiklikleri sahaya hiç yansımadı.

Maçın tamamına yakın bölümünde rakibine üstünlük kuran Borussia Dortmund, 2-0'ı bulduğu andan itibaren özellikle Mkhitaryan girdiği pozisyonlarda biraz daha iyi vuruşlar yapıp, daha iyi kararlar verebilseydi Arsenal 5-0'lık bir hezimetle karşı karşıya olabilirdi. 

Kanat ve bek oyuncularına kazandırdığı çök yönlülük özelliği ile bu oyuncuları her iki kanatta da zaman zaman kullanan Jürgen Klopp, orjini sol bek olan Durm'u sağ bekte, büyük jokeri Grosskreutz'ı sol ön tarafta, sakatlıktan yeni çıkan Schmelzer'i sol bekte kullandı maçın başında. Oyuncu değişikliklerinden sonra Grosskreutz sağ beke, Durm ise asıl yeri olan sol bek'e geçti. Yıllar önce transfer olan Piszczek'in sağ açıktan sağ beke dönüşümünü de Klopp sağlamıştı. Gerçekten takdire şayan !

Yeni transfer Immobile'nin Dortmund taraftarına kendini , orta sahadan tek başına götürüp attığı golle , sevdirdiği maç olarak tarihe geçecek bu maç. Orta saha kontrolünü tamamen rakibe veren, Welbeck, Alexis ile ani çıkmayı planlayan Arsenal'in planı maç boyunca tutmadı. Dortmund hücum ettiği her akında atağı bitirerek sonlandırdı, top kaybını minimum seviyede tuttu böylece. İlerde Reus olsaydı onunu yaratıcılığı ile maçı daha erken koparabilirlerdi.

2.yarının hemen başında gelen gol maçı erkenden bitirdi aslında. Dortmund'un 60-75 arası vitesi 3'e çekip oyunu rölantiye alma çabası ve Arsenal'in oyuncu değişikleriyle rakip yarı alanda daha fazla yer aldığı dakikalar haricinde oyunun üstünlüğü hep Dortmund'un elindeydi. 

Lewandowski'nin yerine transfer edilen, geçen yılın gol kralı Immobile Lewandowski'den farklı özelliklere sahip bir oyuncu. Topu taşımayı seven, uzaktan sürpriz şutlarla goller bulabilen bir hücum oyuncusu. Dortmund'a yavaş yavaş uyum sağlıyor, Klopp'un ekibi yeni bir yıldız daha sunabilir önümüzdeki yıllarda dünya futboluna.

Bu maçta da görüldü ki grubun favorisi Borussia Dortmund. Arsenal'in düşük formu ve dağınık görüntüsü devam ediyor, Avrupa'nın en iyi 6 takımından biri olan Dortmund ise eksik oyuncularına rağmen hem iyi oyununu devam ettiriyor hem de istediği sonuçları alıyor.

Bu yazı 17.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

James Rodriguez = Juan Roman Riquelme ?‏

Kaderleri ne kadar benzeyecek bilemeyiz ama şimdiye kadar ki kariyeriyle James Rodriguez bana Riquelme'yi hatırlatıyor. 

Dünya futbolunun yeni yıldızı olarak çıktı Boca Juniors'ta Juan Roman Riquelme. 2002 yılında geldiği Barcelona'da takımın yıldızı olup, takımı başarılara taşıması bekleniyordu. Riquelme bir türlü uyum sağlayamadı Barcelona'ya. Oynadığı takımların hücumlarına şekil veren Riquelme'ye bu sorumluluk Barcelona'da verilmedi. Yıldızının barışmadığı Van Gaal onu kanatta değerlendirdi, Riquelme'nin formu düştükçe kulübeye mahkum oldu Barcelona yıllarında. Avrupa'ya gelip beklentileri karşılayamayan bir sonraki Güney Amerikalı yıldız olarak değerlendiriliyordu Riquelme ta ki Villareal'de parlayıp takımı Şampiyonlar ligi yarı finaline kadar çıkarana kadar. Villareal ayarındaki kulüplerde yıldızı parlayan, yine o döneme denk gelen daha düşük profilli oyunculardan oluşan Arjantin milli takımında 10 numara pozisyonunda parlayan Riquelme, Barcelona gibi büyük kulüplerde, etrafında daha büyük yıldızlar ve egolar olduğu zaman sahaya oyununu hiç yansıtamıyordu.

Dünya kupasının yıldızı James Rodriguez de benzer bir sorun yaşıyor Real Madrid'de. Kolombiya'da etrafında Cuadrado, Aguilar Guarin gibi orta saha oyuncuları , Armero, Zuniga gibi kanat bekleri ve topu domine etmeyen Falcao, Teo, Martinez, Ramos gibi golcülerle oynayınca parlamıştı kupada James. Muazzam pas yeteneği ve oyun görüşüyle oyun kuruculuk görevini layıkıyla yaptı. Hatta kendinden beklenenden fazlasını yapıp bir de gol kralı oldu. Real Madrid'de üçlü orta sahada daha çok koşması gereken, iki yönlü oynaması gereken ve işin en kötü tarafı, Ronaldo , Bale gibi topla oynamayı çok seven iki kanat oyuncusuyla oynuyor James. Onunla verkaca giren yok, koşu yollarına pas bekleyen oyuncu yok. 90 milyon euro'luk bonservis bedeli Bale ve Ronaldo tarafından içten içe abartılı bulunuyor, saha içerisinde James'i takdir etmiyorlar. Tek başına savaşıyor James. Ne fizik olarak ne de kafa olarak Real Madrid'e hazır değildi James aslında. Birkaç yıl daha Monaco ayarında bir takımla büyümesi gerekiyordu hem oyun olarak hem de yaş olarak. 

Riquelme'nin başına gelen James'in başına geliyor. Saha içerisinde bazı şeyler değişmezse bu gidişle yakında bir ayrılık olabilir James'ten. Belki bu yıl olmasa da önümüzdeki yıllarda gerçekleşebilir bu , James oyununu yeniden tanımlayıp daha modern bir orta saha olmaz ve fizik olarak güçlenmezse. 

James çok iyi bir oyuncu, kumaşı mükemmel aynı Riquelme gibi. Ama bazı oyunculara Real Madrid, Barcelona gibi kulüpler çok fazla gelebiliyor. Kariyerlerinde daha iyi bir noktada iken gelseydi Riquelme ve James Barcelona ve Madrid'de daha başarılı olabilirdi. James için belki erken ama onun da kaderi Riquelme'ye benzeyecek gibi gözüküyor.

Bu yazı 16.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

Bundesliga'da Zirvede Türkler Var !

Bayern Munih'in 2000'li yılların ortalarındaki yaşadığı krizi 2009 yılında atlatmasının ardından, Dortmund'un da mali krizi aşıp, Jürgen Klopp'un gelişi ile yeniden zirveye tırmanmasıyla birlikte bu iki ekip son 5 yılda Bundesliga'yı zirvede kapattı. 

Werder Bremen, Schalke 04, Bayer Leverkusen gibi köklü kulüpler Bayern ve Dortmund'un birkaç gömlek altında kaldılar geçtiğimiz yıllarda.

Bu yıl ise herşey farklı olabilir ! Yine lige favori başladı Bayern Munih ama 3 hafta sonunda 7 puanla zirveyi Leverkusen ve Hannover 96 ile paylaşıyorlar. 

Yıllar önce Yıldıray Baştürk'ün önemli katkı yaptığı Bayer Leverkusen hem Avrupa'da hem de Bundesliga'da büyük ses getirmiş, üç kupayla kapatabilecekleri 2002 yılını kupasız kapatmışlardı. Benzer bir yürüyüş üyılın flaş transferlerinden Hakan Çalhanoğlu'nun önderliğinde bu yıl gerçekleşebilirler. Zira iki Şampiyonlar ligi elemesi ve ligdeki ilk 3 maç gösterdi ki Leverkusen hem keyif veren bir futbol oynuyor hem de bu futbolunu galibiyetlerle süsleyebiliyor. Genç, dinamik bir takım olan Leverkusen'de Hakan çok önemli işler yapıyor. Duran toplardaki becerisinin yanı sıra, kanatlarda ve ilerde sprinter özellikli, fizik gücü yüksek oyunculara attığı ara paslarıyla takımı sürekli pozisyona sokuyor. Hakan'ın yanı sıra savunmanın bel kemiği Ömer Toprak ve orta sahada zaman zaman görev alan Levin Mete Öztunalı da Türk kökenli diğer oyuncular takım forma şansı bulan. 

Ligin zirvesindeki asıl sürpriz ise Tayfun Korkut'un Hannover 96'sı. Tayfun Hocanın göreve geldiği günden beri sürekli iyileşme gösteren Hannover lige çok flaş başladı. Çok yüksek tempolu bir futbol oynuyorlar, oyuncular birbirine çok yakın hem savunmada hem de hücumda. Komple bir takım yarattı Tayfun hoca, Hannover sahada çok iştahlı, korkusuz bir takım görüntüsünde. Güç olarak Bayern, Dortmund, Leverkusen, Schalke ayarında değiller belki ama bu güzel futbolu sürdürebilirlerse sürpriz bir şekilde ilk 4'e girebilirler. 20 yaşındaki Türk oyuncumuz Kenan Karaman ve eski Galatasaray'lı Ceyhun Gülselam'ın da Hannover 96 için oynadığını hatırlatmakta fayda var.

Almanya'da zirvede Türk'ler var üç hafta sonunda. Tayfun Korkut'un Hannover 96'sı 4,5 hafta daha bu şekilde sonuçlar alırsa bütün Avrupa Hannover 96'yı konuşmaya başlayacaktır. Hakan Çalhanoğlu'lu Leverkusen ise ilk 3 için oldukça şanslı. Çok iyi bir hocaya ve çok iyi bir kadroya sahipler, takımın geleceği çok parlak. Hem Şampiyonlar liginde hem de ligde ses getirebilecek potansiyele sahip Bayer Leverkusen.

Bu yazı 16.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

Şampiyonlar Ligi Serüveni , Favoriler, Gruplar, Galatasaray'ın Şansı, Gol Krallığı‏

Bu gece başlıyor kulüpler düzeyindeki en büyük çekişme, salı ve çarşamba günlerini futbol festivaline dönüştüren sahadaki yıldızların 21.45'te bir başka parladığı Şampiyonlar Ligi.

6 Haziran 2015'te Berlin'de sahibini bulacak kupa için 9 aylık serüven başlıyor bu gece.

Her takımın birbirini yenebileceği, birbirinden güçlü takımların bulunduğu Şampiyonlar liginde, Haziran ayında, Berlin'de olağan şüpheliler Barcelona, Real Madrid , Atletico Madrid, Bayern Münih,  Chelsea'nin karşısında finalde sürpriz bir takım görebiliriz. 

David Luiz, Serge Aurier gibi kadrosuna nokta transferler yaparak daha da güçlenen PSG, şampiyonlar liginin gediklilerinden olan ama bir süredir kupaya katılamayan Liverpool, Lewandowski'yi kaybetmesine rağmen önemli takviyeler yapan, son iki yıldır sırasıyla final ve çeyrek final oynayan Borussia Dortmund,şampiyonlar liginde beklenen yerlere bir türlü gelemeyen Manchester City ve Juventus'tan birini finalde görebiliriz.

Temsilcimiz Galatasaray'ın Dortmund, Arsenal, Anderlecht ile birlikte yer aldığı D grubu ve Bayern Münih, Manchester City, Roma ve CSKA Moskova gibi önemli takımlardan oluşan E grubu kağıt üstünde en zor gruplar olarak gözüküyor. Benfica , Zenit, Leverkusen, Monaco grubu en ortada olan grup, bu takımlar 1. veya 4. de olsa kimse şaşırmaz bu grupta. Eski gücünde olmasa da yine de tehlikeli bir rakip olan Ajax'ın bulunduğu grupta PSG ve Barcelona maçları da oldukça keyifli olacağa benziyor.

Galatasaray'ın gruptan çıkmak için içerde minimum puan kaybı yapması gerekiyor, Anderlecht maçlarından en az 4, ideal olarak 6 puan, Dortmund ve Arsenal'e karşı da içerde olabiliyorsa birer galibiyet, en kötü ihtimalle birer beraberlik alması gerekiyor 2. tur şansını son maça kadar korumak için. Çok zor bir gruba denk geldi Galatasaray. Sezon başındaki dağınık görüntüsünü her geçen maç daha da toparlayan Arsenal ve Avrupa'nın en güçlü 6 takımından biri olan Borussia Dortmund'dan birini alt edip üst tura çıkmak çok zor bir iş. Geçen yıl Juventus'u geride bırakırken Galatasaray dışarda aldığı Juventus beraberliği çok önemliydi. Bu yıl da Arsenal ve / veya Dortmund deplasmanından alacağı puanlar Galatasaray'ın kaderini belirleyecek. Anderlecht maçlarından en az 4 puan almak gerekiyor, olası bir mağlubiyet 2.tura olası bir veda anlamına geliyor Galatasaray için.

Geçen yıl rekorları alt üst ederek, Şampiyonlar ligi tarihinde bir turnuvada en fazla golü atan Cristiano Ronaldo yine gol krallığı için aday. Barcelona'ya erken adapte olursa Luis Suarez , PSG'nin gol makinası Ibrahimovic ve Chelsea'de olağanüstü bir başlangıç yapan Diego Costa diğer gol kralı adayları.

Çekişmeli, eğlenceli ve bir kez daha fantastik goller ve hareketler izleyeceğimiz sıra dışı maçlara sahne olacak bir Şampiyonlar Ligi dileyğiyle..

Herkese iyi seyirler

Bu yazı 16.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

Futboldan sonra Basketbolun Dünya kupasında da sürpriz yok, ABD Şampiyon‏

Futbolda olduğu gibi Basketbolun Dünya Kupasında da finalde sürpriz yaşanmadı, ABD rahat bir şekilde turnuvayı kazandı dün gece.

Muhtemel bir İspanya - Almanya, Almanya - Brezilya finali bekleniyordu futbolda, Almanya yerini aldı finalde ama rakibi sürprizdi. Basketbolda da aylardır konuşulan bir muhtemel İspanya - ABD finali vardı. ABD finale geldi ama İspanya sürpriz bir şekilde veda etti madalya kazanamadan. 

2006'dan sonra her geçen yıl ne kadar yaklaştığı konuşuluyordu Avrupa basketbolu ile Amerika basketbolunun. 2012 Olimpiyat finallerindeki oyun ve skor olarak İspanya'nın ABD'ye yakın olması bu turnuvada ev sahibi İspanya'nın ABD'yi alt edebileceğine dair yorumlara sebebiyet veriyordu.

Acaba'lı ifadeler kesin ifadelere dönüşmeye başladı grup aşamasında İspanya'nın domine edici performanslarından sonra. Uzun yıllar sonra ilk kez bu kadar dolu gelmişlerdi kupaya.NBA'in hatırı sayılır uzunlarından Gasol kardeşler ve Ibaka pota altında , Fernandez, Navarro, Rodriguez gibi NBA'de kısa süreli forma giymiş, Avrupa'nın en önemli dış oyuncuları, Calderon, Rubio gibi NBA'de takımların rotasyonlarında önemli süreler ve görevler alan oyuncularla bezeli bu kadro ABD'nin FIBA tecrübesi neredeyse hiç olmayan bu ekibine karşı önemli bir şansa sahipti. Ev sahibi avantajı da hiç yadsınamayacak ölçüde büyük bir güçtü.

Kötü hazırlık, rakibi küçümseme ve fazla özgüven İspanya'yı turnuva dışına itti daha çeyrek finalde. ABD grup maçları sonrası daha da acımasız hale geldi, rakipleri tek çeyrekte ezip maçları çok rahat kazandılar finale gelene kadar ki final de böyle oldu.

NBA'in parlayan yıldızlarıyla ,genç bir kadro ile gelen ABD Avrupa ile basketbol olarak makasın halen çok açık olduğunu gözler önüne serdi. Bu ABD takımının zaafları vardı, pota altında ne kadar insan üstü atletizme sahip olsa da Davis ve Faried etkili sırtı dönük oyunları, istikrarlı dış şutları olmayan pota altı oyuncuları. O ikisine karşı Gasol kardeşler ve Ibaka üstünlük kurabilirdi muhtemel bir final eşleşmesinde.  Sırbistan hakederek finale kadar yürüdü ama ABD ile baş edecek güçleri yoktu.

En etkili oyuncuları, takımın hücumunu muhteşem organize eden, turnuvanın en iyi beşinde de yer alan Teodosic baskı karşısında etkisiz kaldı, erken faul alarak kenara geldi. İlk çeyrekte maç bitti o kenara geldiğinde. Irving all-star MVP maçındakine benzer bir şov ortaya koydu, Harden ile birlikte eleme maçlarında vitesi hep artırarak oynadılar, paramparça ettiler Sırbistan'ı.

Olimpiyatlarda daha güçlü bir ABD kadrosu olacağını varsayarak , ABD'nin 2 yıl sonra benzer bir tablo ile yeniden şampiyonluğa ulaşacağına, ABD ile Avrupa basketbolunun uzun süre daha iki  ayrı uçta olacağını öngörebiliriz.

Bu yazı 15.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

Madrid'in yeni Kralı Atletico !

Geçen yıl Şampiyonlar Ligi Finalinde Real Madrid'e kaybetmeseydi Atletico Madrid bu ifade daha erken sarfedilebilirdi ama bu yıl oynadıkları 3 maç sonunda Real Madrid'e karşı gösterdikleri ezici üstünlükle artık Madrid'in yeni kralı Atletico Madrid diyebiliriz.

Diego Simeone'nin savaşçıları alışılagelmişin dışında, kötü bir ilk yarı oynadı Real Madrid'e karşı. Öne geçtikleri maçta, bu yıl ilk kez Real'e karşı bu kadar açık verdiler. İlk yarı 1-1 bitti ama Real 2-1 veya 3-1 de çıkabilirdi ikinci yarıya. Siqueira - Chelsea'ye transfer olan Filipe Luis'i çok aratıyor -  ile aksayan sol bek pozisyonu üzerine Bale ve Ronaldo'nun taarruzları ile oyun olarak üstün kapattı Real Madrid ilk yarıyı. 

İkinci yarıda Simeone'nin öğrencileri daha önde baskı kurarak, kora kor mücadelede Real Madrid'in yumuşak orta sahasına karşı üstünlük kazanarak - iki hafta önce Real Sociedad'ın yaptığı gibi -  oyuna hakim oldu. Oyunu geride kabullenip ani çıkışlar ile gol bulma hedefinden vazgeçip, orta sahayı ele geçirdiği için 3.bölgede topu ayağında tutacak, yaratıcı oyuncuları tek tek oyuna aldı Simeone. Önce Griezmann, sonra Arda girdi etkisiz Jimenez ve Gabi'nin yerlerine sırasıyla.

Oyuna girdikten birkaç dakika sonra Arda gole çok yaklaştı ceza sahasının sol tarafından attığı şutla. Yaklaşık 5 dakika sonra ise Real Madrid'i yıkan golü attı. Griezmann ve Juanfran'ın kanat organizasyonu ile başlayıp Raul Garcia'nın akıl dolu feyki ve Arda'nın klas vuruşu ile biten pozisyonda Atletico Madrid oyundaki üstünlüğünü skora yansıttı. Bu dakikadan sonra klasik Real Madrid baskısı beklenirken, tam tersine Atletico kontrolü iyice eline aldı ve ikinci yarıda tek bir pozisyon dahi vermeden mağlup etti Real Madrid'i.

ispanya Süper kupasındaki iki maç ve bu maç da gösterdi ki Madrid'in yeni kralı Atletico Madrid. Oyun ve skor olarak olarak Real'e karşı son yıllarda kurdukları üstünlük psikolojik olarak da göze çarpıyor artık. Sahaya çıktıklarında artık Real Madrid değil Atletico Madrid favori olarak çıkacak bundan sonra.  Her ne kadar değeri 250 milyon Euro'yu aşan bir hücum hattına sahip olsa da Real Madrid, sahada uyumsuz bir görüntü içerisindeler. 

Bir parantez de maçın kahramanı Arda Turan'a açmak lazım. Sezon başı sakatlığı dolayısıyla pek forma şansı bulamadı Atletico Madrid'de, Griezmann'ın gelişi ile formayı da ona kaptıracağı söylendi. Bunun üstüne bir de İzlanda maçında hazır olmadan oynamasına rağmen eleştiri alan Arda hem İspanya'da hem de Türkiye'deki eleştirileri sustururcasına bir maç çıkardı. Orta sahanın kontrolünü eline alan Atletico Arda ile hücumda etkili olmaya başladı o girdikten sonra ve bunun meyvesini de golle aldı Arda. Çok düzgün bir plase ile mağlup etti Casillas'ı. Geçen yıl Şampiyonlar Ligi Yarı Finalinde Chelsea'ye attığı gol kadar önemliydi bu gol Arda için.

Real Madrid'de ise kriz sürüyor. Garip bir transfer döneminden sonra oyunun pas yönünde etkili, fizik güç olarak, savunma becerileri olarak o bölgede oyunu tutabilecek oyunculardan ve en önemlisi Di Maria'dan yoksun etkisiz bir görüntü içerisinde takım. Sakatlıktan geri dönen Ronaldo'nun 45 dakikalık etkili oyunu da galibiyete yetmedi. Hayalet gibi sahada dolaşan Bale ve Benzema, fiziki zaafları her geçen maç daha çok ortaya çıkan, sisteme henüz uyum sağlayamayan James Rodriguez ve kaleden uzak oynamak zorunda kalan, dolayısıyla etkinlikleri düşen Kroos, Modriç ikilisi ile kötü oyunlarına bir yenisini ekledi Real Madrid. Yakın zamanda oyunda düzelme gelmezse Ancelotti elveda diyebilir Bernabeu'ya sezon bitmeden.

Bu yazı 15.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

Muhteşem Leverkusen !

Sene başından bari muhteşem oynuyor Leverkusen. Şampiyonlar ligi ön elemelerinde Kopenhag'ı dağıttılar, lige sürpriz Dortmund galibiyeti ile başlayıp 3 maçta 7 puan yaptılar. Hakan Çalhanoğlu önderliğinde çok genç ve dinamik bir takım Leverkusen.

Sağ açık Bellarabi, sprintleri ve dikine oyunu ile dikkat çekiyor, yaşı 24. Uzun yıllardır bu takımda olan Stefan Kiessling artık çok olgun, 30 yaşında. Atletik özellikleri çok iyi bir santrafor, top tutma özelliği yüksek. Heung-min Son forvet arkası, ikinci forvet gibi oynayan yetenekli ve hızlı bir oyuncu, yaşı henüz 22. Sol kanatta Gonzalo Castro 10 yıldır bu takımda, henüz 27 yaşında, etkili bir kanat oyuncusu. Bu oyuncuların ortasında oyunu yönlendiren, 20 yaşında genç yeteneğimiz Hakan Çalhanoğlu var. Asistleri, duran topları ve uzaktan şutları ile dikkat çekiyor Hakan. Etrafındaki yapı onun başarılı olması için yaratılmış sanki. Hızlı, kaleye dikine giden dinamik oyuncular... Forvet arkası pozisyonunda oynayan bir oyuncu için ideal bir senaryo.

Kalede genç Leno, sağ bek Roma'dan kiralık, 2 maçtır harika oynayan 18'lik Çek Jedvaj. Stoperler tecrübeli Emir Spahic ve dünyadaki en iyi Türk stoper Ömer Toprak. 

Leverkusen bol gol atıp, kaleye dikine giden oyun yapısı ile büyük zevk veriyor bu yıl. Set hücumunda biraz fazla risk alıp, arkayı boşlayabiliyorlar ama kendinden güçlü takımlara karşı oyunu geride kabul edip aniden çıkarak tehlikeli olabilen bir ekip Leverkusen. Dortmund maçında bunun örneğini gördük. 

Monaco , Zenit ve Benfica ile eşleşti Leverkusen Şampiyonlar ligi grubunda. Herhangi 2 takımın çıkabileceği, ortada bir grup. Leverkusen bu formunu oraya taşırsa zirvede bitirebilir grubu. 2.turda nispeten daha kolay bir eşleşme ile bir anda kendini Çeyrek finalde bulabilir Leverkusen. Yılın flaş takımı olmaya aday kesinlikle ! Geçen yıl 2.turda PSG'ye çok kötü kaybetmişlerdi, onu unutturacak bir yıl olacak gibi gözüküyor bu yıl.

Yıl sonunda 3. bitirmesi muhtemel gözüken Leverkusen bir sürpriz yapıp zirveye oynar mı ? Hakan önderliğinde, Nuri'nin yıllar önce Dortmund'da yaptığına benzer bir şekilde zirveye yürür mü hep beraber göreceğiz. Eğlenceli bir maç izlemek isteyenler Leverkusen maçlarını kaçırmasın bu yıl.



Bu yazı 13.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

16 Eylül 2014 Salı

İsviçre: 0 İngiltere:2 Maç Değerlendirmesi - Euro 2016 Elemeleri 1. maç -

Euro 2016'da hayal kırıklığı yaratan İngiltere ve beklentileri tam olarak karşılamayan İsviçre'nin mücadelesinde kontrollü oyun ve bitiricilik ön plana çıktı. İlk yarısı ortada geçen maçın ikinci yarısında İsviçre'nin baskısına karşılık kontra ataklarla golleri buldu İngiltere. 

Takım kadrolarına baktığımız zaman, Petkoviç'in takımın başına gelmesi ve Hitzfeld döneminde as kaleci olan Diego Benaglio'nun milli takımı bırakması ile Basel'de başarılı bir performans ortaya koyan Yann Sommer'i İsviçre kalesinde gördük dün gece. Gerçekten çok yetenekli bir kaleci Sommer, ilk yarının son dakikalarına girilirken Rooney'nin köşe vuruşunda Phil Jones'un sert ve tam da önünde seken etkili kafa vuruşunu harika bir refleks ile çelmesi kalitesinin belgesiydi. O pozisyon ve öncesinde Welbeck'in üçe bir kaleye giderlerken yaptığı kötü tercih olmasaydı İngiltere çoktan skor avantajını elde etmişti ilk yarıda. İsviçre'de bekler Lichtsteiner ve Rodriguez, stoperler Van Bergen ve Djorou olarak dizildiler sahada dünya kupasında olduğu gibi. orta saha göbeğinde Behrami ve İnler, hemen önlerinde Granit Xhaka, kanatlarda Shaqiri ve Mehmedi, ileride ise Seferovic ile oynadı İsviçre, yine dünya kupasındaki kadro dizilişini bozmayarak. İngiltere'de ise en çok göze çarpan değişiklikler Gerrard'ın vedası sonrası orta saha görev yapan Fabian Delph be sağ bekte oynayan genç, Everton'lı John Stones'un olmasıydı. Geçen yılın flaş ismi Sturridge'in olmaması İngiltere'nin ilerde top tutamamasının önemli nedenlerinden biriydi.

İlk yarı kontrollü geçti her iki takım adına da , İsviçre daha çok oyun yapmak istedi ama İngiltere savunmasının arasına pek sızamadılar. Seferovic'in çaprazdan karşı karşıya bir pozisyonu vardı onun dışında pek etkili olamadılar. 

İkinci yarıda resim tamamıyla değişti. Seyircinin muazzam desteği ile İsviçre her geçen dakika daha fazla risk alarak İngiltere'nin üstüne gitti. Hitzfeld zamanında daha kontrollü bir oyun oynayarak, geride bekleyip ani çıkmayı tercih eden İsviçre dün farklı bir oyun oynamaya çalıştı. Tempo yaptı yapmasına İsviçre ama yine pozisyon üretmekte zorlandı. Seferoviç'in bir iki şutu hariç pozisyona giremediler İngiltere golüne kadar. Sahanın iyilerinde Gökhan'ın büyük hatası ile 3'e 2 yakalandılar. Sterling, Rooney ve Welbeck gibi atletlere karşı iki pasta gol yediler bu pozisyonda. Golden sonra İsviçre hiç geri adım atmadan baskıyı iyice arttırdı. Burada sahneye Shaqiri ve Xhaka'nın daha fazla çıkmasını beklerdik ama ikisi de beklentilerin altında kaldı. Oyuna giren Drmic maçın en önemli pozisyonununda kaleciyi geçtikten sonra topu boş kaleye sert bir şekilde göndermek yerine yuvarlamayı tercih etti ama topa yetişen Cahill oldu. Son dakikaya kadar İsviçre baskısı sürdü, etkisiz Xhaka'nın yerine Dzemaili oyuna girdi ama pek bir şey değişmedi. Kanatlarda ve orta sahadaki kaliteli ayakların ( özellikle Xhaka, Mehmedi ve Shaqiri - ki ilk ikisi etkisiz oyunları dolayısıyla oyundan çıktılar ) devreye girememesi İsviçre'nin az pozisyona girmesinde en önemli nedenlerden biriydi. Bir de bu orta saha ve dinamik kanat beklerini tamamlayacak komple bir santrafora sahip olsaydı İsviçre milli takımı bir iki seviye daha yukarıya çıkardı. Seferovic ve Drmic'in kapasiteleri belli, gözler Chapuisat gibi bir yeteneği arıyor orada. O olmasa bile futbolu geçen yıl bırakan Alexander Frei gibi kurnaz bir golcüyü arıyor gözler. İsviçre beraberlik golünü bir türlü bulamadı ve Sterling'in önderliğinde İngilizler etkili kontra atağa çıkıp ikinci golü buldular.

İngiltere açısından bakarsak ; bazı İngiliz yazarlar çok umutlu düşünse de İngiltere'yi şahsen beğenmedim. İsviçre risk almasa maç büyük ihtimalle berabere bitecekti ve İngilizler de mutlu bir şekilde buradan ayrılacaklardı. Potansiyelinin altında futbol oynuyor İngiltere, orta sahayı hiç kontrol edemiyor. Dünya kupasında set hücumu yaptığı zamanlarda bile ne kadar zorlandığını izledik hep beraber. Bu takımın kupada hayal kırıklığı yaratan takımdan pek farkı yok. Rooney, Sturridge, Sterling gibi oyuncuların bireysel yeteneklerine kalacak iş yine. Delph'in İngiltere milli takımı için önemli bir değer olabileceğini düşünüyorum dünkü maçtan sonra. Merkez orta sahadan topla hızlı çıkan tek oyuncu İngiltere'de. Sterling ile birlikte etkili kontra atak silahı Delph. Aynı zamanda uzun yıllardır milli takımda oynuyormuş gibi rahat oynaması ve insiyatif alması da önemli puanlar kazandırdı kendisine.

Maçın hakemi Cüneyt Çakır maçı çok iyi yönetti, pek itiraz olmadı kendisine. Drmic'in pozisyonunda Cahill'in top ayağından sekip eline çarpıp kornere gidiyor, orada penaltı değerlendirmesi belki yapılabilirdi ama gri bir pozisyon, yoruma açık. Aynı şey son dakikalarda Delph'e kontrolsüz giren Djorou'nun pozisyonu için geçerli. Cüneyt hoca oyunu devam ettirdi, Djorou'nun topa kısmen teması var ama çok kontrolsüz bir giriş, penaltıya daha yakın bir pozisyon bence. 

İsviçre iyi bir jenerasyon yakaladı, hücumda bir, iki etkili oyuncu daha yetiştirirlerse önümüzdeki yıllarda adlarından çok söz ettirebilirler. O oyuncuları bulamadıkları takdirde bu seviyeden ötesine geçmeleri çok zor. İngiltere ise Hodgson ile sıkıcı futbola devam ediyor, takım umut vermiyor, oynadığı oyun skora odaklı, büyük takımlara karşı ne kadar işe yaradığını dünya kupasında gördük. Eldeki dünya çapında oyuncu kıtlığı başarısızlık için bir kılıf olabilir ama kötü oyun için olamaz. En azından bazı şeyler denenebilir saha içerisinde, İngiltere çok pasif oynuyor, potansiyeline zıt olarak.

Bu yazı 10.09.2014 tarihinde yazılmıştır.

Savunma Oyuncularının Evrimi

Bu yılki transfer döneminde en çok göze çarpan şey savunma oyuncularına ödenen yüksek miktarlı bonservisler. PSG'nin David Luiz'e ödediği 60 milyon Euro, City'nin Mangala için ödediği 40 milyon Euro, Bayern Munih'in Roma'dan kadrosuna kattığı Mehdi Benatia için ödediği 28 milyon Euro'ya yakın bedel, Benatia'yı kaybeden Roma'nın Olympiakos'tan Manolas'ı 13 milyon Euro'ya kadrosuna katması ve diğerleri ... Son yıllarda sakatlıklarla boğuşan Vermaelen'in değere binip Barcelona'ya gitmesi, sol bek- stoper Mathieu'ya Barcelona'nın ödediği yüksek bonservis bu transfer döneminde oldukça göze çarptı.

J.Wilson'a göre bu durumun en önemli sebebi dünya çapında, kaliteli savunma oyuncularının kıtlığı. Kıtlığı yaşamayan ülkelerden biri Almanya, Boateng, Hummels, Mertesacker ve Höwedes'e sahip Almanlar. Thiago Silva dünyanın en iyi stoperi ve onun yokluğunda Brezilya savunmasının nasıl dağıldığını izledik Dünya Kupasında. David Luiz, Silva'nın liderliğinde iyi oynayan, dağınık ama kaliteli bir stoper. Bu stoperlerin en büyük özelliği topu oyuna iyi sokabilmeleri. Mascherano, Javi Martinez gibi önliberoların stopere devşirilmesinin sebebi de bu. Günümüz futbolunda hücum pres çok revaçta ve bu baskıyı kırabilmek için savunmada ayağı top yapabilen stoperlere ihtiyaç var, en az bir tane. Temponun artmasıyla savunma oyuncularının genel olarak ağır kalması, hem hızlı hem de topu oyuna iyi sokabilen orta saha oyuncularının savunmaya kaymasına sebebiyet verdi bu durum. Önümüzdeki dönemlerde Mascherano örnekleri artarak devam edecek. 

Dünya kupasında birçok takımın üçlü savunma tercih etme nedenlerinden biri de bu. Modern futbolun gerekliliklerini sağlayan stoperlerin azlığı nedeniyle ekstra bir savunma oyuncusunun savunmayı sağlamlaştırması. 

Futbol sürekli evrime uğruyor, değişiyor, futbolcular da bu değişimin bir parçası. Savunma oyuncularının oyuna katılımı her geçen yıl artıyor, takımlar için önemleri diğer mevkideki arkadaşlarına göre git gide daha de önem kazanıyor. 

Kim bilir, belki geçmişe dönüş yaşarız ve sarkık libero trendi futbola geri döner ?

Bu yazı Jonathan Wilson'ın 04.09.2014 tarihinde si.com websitesinde yayınlanan dearth of quality defenders, position's evolution leading to overspending yazısı baz alınarak 10.09.2014 tarihinde yazılmıştır.